Stravinsky by Picasso |
Rus klasik müziğinin bence en ilginç isimlerinden biri İgor Fyodoroviç Stravinsky. Bir kere tipten çok ilginç :) Stravinsky ile alakalı okuduğum bir kitapta kendisini 'yumurta kafa' diye tabir ediyorlardı. Gözlüklü, kel kafalı gençlik fotoğraflarına bakınca pekte yanlış bir benzetme sayılmaz aslında….En güzeli size Picasso'nun gözünden Stravinsky'yi göstererek başlayayım ben. (Not: Picasso ile arkadaş olan Stravinsky, 1920 senesinde Pulcinella eserinde kendisi ile çalışmıştır)
Stravinsky 1882 senesinde müzisyen bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir. Annesi de, babası da St.Petersburg Kraliyet operasında şarkıcı olarak görev yaparlar. Hayatı müzik salonlarında, oyun provalarında başlayan bir çocuktan aslında farklı bir kariyer beklenemez. Yeteneğin aileden geçmiş olduğunu varsayıyoruz elbette. Çok erken yaşlarda ailenin ilgisini çeker Stravinsky'nin yeteneği. Piyano dersleri, müzik teori çalışmaları başlar. Ancak aile aslında Stravinsky'nin hukuk eğitimi almasını istediği için 1901 senesinde St.Petersburg üniversitesinde hukuk okumaya başlar. Hiç sevmediğim klasik hikaye.
1902 senesinde babasının vefatı Stravinsky'yi çok sarsar ama artık müzik eğitimi için engel kalmaz. Üstüne birde üniversitede sınıf arkadaşı Nikolay Rimski-Korsakov'un oğlu olunca, nasıl hayır desin kaderine. Rimski-Korsakov'dan dersler almaya başlar. Rimski-Korsakov, Stravinsky'nin ikinci babası gibi olur. Aslında kendisinin konservatura gitmesini ister ama o gün ki koşullar ve yaş faktörü nedeni ile dışarıdan devam eder Stravinsky müzik eğitimine. Hukuk fakültesinden de mezun olur.
1906 senesinde kuzeni ile evlenerek, 2 çocukları olur. Korsakov'un 1908 senesinde vefat etmesi ile bir kez daha yıkılan Stravinsky'nin imdadına Paris'te yer alan Rus bale topluluğundan gelen teklif yetişir. Kendisinin bir bale yazması istenir. Arka arkaya 3 önemli bale yazarak, uluslararası bir başarıya adım atar. Hem baleleri onun imza eserleri olur, hem de Avrupa'ya adım atmış olur. Ateş kuşu, Petruşka ve Bahar ayini bu 3 balesinin isimleridir. Ben size Bahar Ayinini yazmıştım. Bi okuyun derim, hikayesi çok ilginç.
Ateş Kuşu balesinden - En orjinalinden Stravinsky yönetirken...
Paris'te yaptığı çalışmaları sırasında I.Dünya savaşının patlak vermesi ile tamamen Rusya'dan ayaklarını keserek, İsviçre'de yaşamlarına devam eden aile, 1920 senesinde ise Fransa'ya taşınırlar. Bu arada ailelerine 2 çocuk daha eklenmiştir. Üstüne kendi ülkelerinde gerçekleşen Bolşevik devrimi nedeniyle tüm mal varlıkları Rusya'da kaldığı için beş parasız kalırlar. Bu nedenledir ki, kariyerine sadece besteci olarak devam etmeyerek, para kazanabilmek için orkestra şefliği ve piyanistlikte yapar.
Size önceden bahsettiğim Coco Chanel&İgor Stravinsky aşkı da bu dönemde gerçekleşir. Ancak esas hayatını etkileyen kadın olan Vera de Bosset ile 1921 senesinde Paris'te tanışır. İleride ikinci karısı olacak Vera ile aşkları o kadar büyüktür ki, karısı ve kızının öldüğü 1938-39 senelerine kadar Stravinsky iki ev arasında gidip gelir. Vera durumu kabul etmiş, kocasından boşanmış, kendisini İgor'una adamıştır. Stravinsky'nin dul kalmasının akabininde birde II.Dünya Savaşı patlak verince, Stravinsky Harvard üniversitesinden gelen bir teklifi değerlendirirek, ver elini Vera deyip kendisini Amerika'da bulur. Vera ile evlenirler. Sonunda. Ve bundan sonraki hayatlarını Amerika'da geçirirler. Stravinsky çalışmalarına burada devam eder, konserler verir ve hayatını geçirir.
Amerika'da başlarına gelen en önemli olay Robert Craft isimli müzisyen ile tanışmaları ve manevi oğulları yerine koyacak kadar onu çok severek, hayatlarında yer vermeleridir. Bu konu ile alakalı bakınız bir önceki yazıma…. Okuyanları bir daha burada sıkmayayım.
Birde hayatında önemli bir olay Rusya ile alakalı oluyor. 1910'larda terk ettiği ülkesini ilk ve son kez bir konser turnesi için 1962
senesinde ziyaret eder. Dönemin devlet başkanı Nikita Kruşçev tarafından
ülkesine dönmeye ikna edilmek istenir ama ülkeye dönmeyi kesinlikle reddeder. Her zaman söylermiş. Komünizmden ve Bolşeviklerden ne kadar nefret ettiğini….Monarşi taraftarıymış üstelik. Dolayısıyla ülkesine geri dönmeyi hiç mi hiç istememiş. Kendisine bu nedenle vatan haini diyenler var bu arada. Bence tercih meselesi. Kime ne! Bu ziyareti sırasında ise, Şostakoviç ve Haçaturyan gibi önemli Rus müzik adamları
ile tanışır.
1966 senesinde sağlığı bozulan Stravinsky 1971
senesinde New York’ta kalp yetmezliğinden hayata veda eder. Mezarı Venedik’te
San Michele adasındadır. Hollywood bulvarında bir yıldızın üzerinde isminin
yazılı olması ise, Stravinsky’nin yaşadığı farklı hayatın imzası niteliğini taşır.
Stravinsky'nin ilginç karakterini örnekleyecek bir sözünü daha paylaşmadan bitiremeyeceğim…
'Müziğim en iyi çocuklar ve hayvanlar tarafından anlaşılıyor!'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder