14 Şub 2012

Hikayenin Başlangıcı (Glinka’nın hayatı)

‘Bir millet müziği yaratır; besteci sadece onu düzenler’ demiş Mihail İvanoviç Glinka ve inandığı bu söylem ile ilkelerini kurarak, ilerlemiş yolunda…

Mihail Glinka, bizlerin Rus klasik müzik tarihini ve kendisini anlamamız için en önemli isimlerden biri. O kadar ki, Rus klasik müziğinin ‘Kurucusu’ ya da ‘Babası’ olarak anılır. İşte size bu yazıyı okumanız için tek ve en önemli neden :)

Mihail Glinka gerçekten de önemli bir Rus bestecisi. Kendisine ilham kaynağı olarak Rus halk şarkılarını, halk danslarına özgü ritimlerini ve sıradan köylü şarkılarının kendine has uyumlu seslerini seçerek, ulusal bestecilik kavramını yaratmıştır. Aslında bence bestecinin en dikkat çeken özelliği, tüm bunları dahiyane bir şekilde klasik müzik motifleri ile bütünleştirebilmiş olmasıdır. Zor olanı başarabilmiş gerçekten….

Tüm bunları başarabilmiş olması da, sonraki nesillere ilham kaynağı olmasını sağlamıştır. Önceden bahsettiğim Rus 5leri de, Glinka’nın ulusal müzik konusunda çizdiği yolu tercih etmiş ve bunu daha geliştirerek, gerçekten Rus Klasik müziğinin ayrıcalıklı alanlar yaratmasını sağlamışlardır. Bu arada, her Rus bestecisi Glinka’yı örnek almıştır diye bir şey yok. Ulusal bestecilik yolundan giden Rus bestecileri olduğu gibi, Batı normlarını kabul edip, beğenip, o yolda giden Rus bestecileri de var.

Gelelim Mihail Glinka’nın hayatına....

Glinka, 1804 senesinde Smolensk valiliğinde dünyaya gelir ve büyükannesi tarafından büyütülür. İlk müzik eğitimini evde alarak, piyano ve keman çalmayı öğrenir. Bana ilginç gelen özelliği ise, çan sesine olan inanılmaz hayranlığı..’İnsan evdeki tencereleri çalarak, çan çalma hevesini alır mıymış’ sorusuna, Glinka ‘evet alırmış’ şeklinde cevap verdiriyor. Glinka, hayatının bu dönemini sadece Rus halk şarkıları ve kilise ilahileri dinleyerek geçirir.

13 yaşında iken, St. Petersburg’ta soylu ailelerin çocuklarına özel eğitim veren bir okula devam ederek, müzik alanında mezun olur ve sonunda kendi bestelerini yapmaya başlar. İlk olarak, şarkılar ve romanslar besteler. Size en ünlü ‘aklımı çelme’ isimli Romansını dinlemenizi öneriyorum. Sözleri haliyle Rusça, ama ufak bir bölümünü tercüme etmek gerekirse;
Nedensiz aklımı çelme
Geri dönen sevecenliğin ile
Eski günlerin tüm cazibesi
Hayal kırıklığına uğrayana yabancıdır…


Glinka’nın ulusal müzik yaratma çabalarının ve başarısının, batıda kalarak, klasik müzik yapılarını iyice incelemiş olmasından kaynaklandığına inanılır. Önce uzun bir süre İtalya’da yaşıyor, sonra Almanya’da. İtalyan romantik operalarına hayran kalıyor ve bu eserlerin Rusya’da temsilcisi olmak istiyor. Tabi Rus müziğine en iyi şekilde uyarlanmış olarak…

Rusya’ya döndüğünde ise, ‘Ciddi bir vazifemiz var. Kendi stilimizi yaratmak ve Rus opera müziği için yeni bir yol açmamız lazım’ diyerek başlıyor çalışmalarına. Ardı ardına operalar, oda müzikleri, senfoniler geliyor.

İvan Susanin ilk operası. Bu operanın çalışmaları sırasında meydana gelen komik bir olay okudum. Glinka, sesi çok güzel olan ama bir o kadarda duygu vermek konusunda yoksun bir kadın ses sanatçısı ile çalışmak durumunda kalır. Sonunda bunalır ve sanatçısını uyandırmak için arkasından yaklaşıp, acıtacak bir çimcik atar. Kadının çığlığı üzere, işte aradığım duygu dışavurumu bu der Glinka. Yapacak mısın yoksa ben küçük eğitim numarama devam edeyim mi diye de sorar :)

Opera ile ilgili ufak bir not. Çara yaranmak için, operanın adı ‘ Çar için hayat’ olarak değiştirilmiştir. Bu şekilde de duyarsanız, şaşırmayın.

Bir sonraki önemli operası ‘Ruslan ve Ludmila’ operasıdır. Fakat bu operası, istediği başarıyı elde edememiş, o döneme göre fazla yenilikçi bulunmuştur. Tabi bugün değeri fazlasıyla biliniyor..Ama o dönemde, verilen tepkiler Glinka’yı negatif yönde etkilemiş ve tekrar uzun bir Avrupa seyahati yapmaya itmiştir. Ömrünün son dönemlerini, Fransa, İspanya, Berlin, Varşova gibi farklı farklı yerlerde geçirir, çalışmalarına devam eder. İki İspanyol uvertürü ve iki Rus halk şarkısından yararlanarak bestelediği Kamarinskaya senfonisi gibi önemli eserler yaratır.

Maalesef çok erken, 53 yaşında vefat eder. Önce Berlin’e gömülür ama daha sonra mezarı St. Petersburg’a taşınır.

Yapmak istediği daha çok şey olduğu ortada. Ama bu kısa ömründe bile, bırakması gereken en önemli izi bırakmış ve bu kadar önemli bir sıfat ile Rus klasik müziğinde anılır hale gelmiştir. Adına ödüller verilmiştir.

‘Müzik benim ruhum’ dermiş ve gerçekten ruhunu da bize kadar ulaştırabilmiş.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder