‘Bir millet müziği yaratır;
besteci sadece onu düzenler’ demiş Mihail İvanoviç Glinka ve inandığı bu söylem ile
ilkelerini kurarak, ilerlemiş yolunda…
Mihail Glinka, bizlerin Rus klasik müzik tarihini ve
kendisini anlamamız için en önemli isimlerden biri. O kadar ki, Rus klasik
müziğinin ‘Kurucusu’ ya da ‘Babası’ olarak anılır. İşte
size bu yazıyı okumanız için tek ve en önemli neden :)
Mihail
Glinka gerçekten de önemli bir Rus bestecisi. Kendisine ilham kaynağı
olarak Rus halk
şarkılarını,
halk danslarına özgü ritimlerini ve sıradan köylü şarkılarının kendine
has uyumlu seslerini seçerek, ulusal
bestecilik kavramını yaratmıştır. Aslında bence bestecinin en
dikkat çeken özelliği, tüm
bunları dahiyane
bir şekilde klasik müzik motifleri ile bütünleştirebilmiş olmasıdır. Zor
olanı başarabilmiş gerçekten….
Tüm bunları başarabilmiş olması da, sonraki nesillere ilham kaynağı
olmasını sağlamıştır. Önceden bahsettiğim Rus 5leri de, Glinka’nın ulusal müzik
konusunda çizdiği yolu tercih etmiş ve bunu daha geliştirerek, gerçekten Rus Klasik
müziğinin ayrıcalıklı alanlar yaratmasını sağlamışlardır. Bu arada, her Rus
bestecisi Glinka’yı örnek almıştır diye bir şey yok. Ulusal bestecilik yolundan
giden Rus bestecileri olduğu gibi, Batı normlarını kabul edip, beğenip, o yolda
giden Rus bestecileri de var.
Gelelim Mihail Glinka’nın hayatına....
Glinka, 1804 senesinde Smolensk valiliğinde dünyaya gelir ve büyükannesi
tarafından büyütülür. İlk müzik eğitimini evde alarak, piyano ve keman çalmayı
öğrenir. Bana ilginç gelen özelliği ise, çan sesine olan inanılmaz hayranlığı..’İnsan
evdeki tencereleri çalarak, çan çalma hevesini alır mıymış’ sorusuna, Glinka ‘evet
alırmış’ şeklinde cevap verdiriyor. Glinka, hayatının bu dönemini sadece Rus
halk şarkıları ve kilise ilahileri dinleyerek geçirir.
13 yaşında iken, St. Petersburg’ta soylu ailelerin çocuklarına özel
eğitim veren bir okula devam ederek, müzik alanında mezun olur ve sonunda kendi
bestelerini yapmaya başlar. İlk olarak, şarkılar ve romanslar besteler. Size en
ünlü ‘aklımı çelme’ isimli Romansını dinlemenizi öneriyorum. Sözleri haliyle Rusça,
ama ufak bir bölümünü tercüme etmek gerekirse;
Nedensiz aklımı çelme
Geri dönen sevecenliğin ile
Eski günlerin tüm cazibesi
Hayal kırıklığına
uğrayana yabancıdır…
Glinka’nın ulusal müzik yaratma çabalarının ve başarısının,
batıda kalarak, klasik müzik yapılarını iyice incelemiş olmasından
kaynaklandığına inanılır. Önce uzun bir süre İtalya’da yaşıyor, sonra Almanya’da.
İtalyan romantik operalarına hayran kalıyor ve bu eserlerin Rusya’da temsilcisi
olmak istiyor. Tabi Rus müziğine en iyi şekilde uyarlanmış olarak…
Rusya’ya döndüğünde ise, ‘Ciddi
bir vazifemiz var. Kendi stilimizi yaratmak ve Rus
opera müziği için yeni bir yol açmamız lazım’ diyerek başlıyor çalışmalarına.
Ardı ardına operalar, oda müzikleri, senfoniler geliyor.
İvan Susanin ilk operası. Bu operanın çalışmaları sırasında
meydana gelen komik bir olay okudum. Glinka, sesi çok güzel olan ama bir o
kadarda duygu vermek konusunda yoksun bir kadın ses sanatçısı ile çalışmak
durumunda kalır. Sonunda bunalır ve sanatçısını uyandırmak için arkasından
yaklaşıp, acıtacak bir çimcik atar. Kadının çığlığı üzere, işte aradığım duygu
dışavurumu bu der Glinka. Yapacak mısın yoksa ben küçük eğitim numarama devam
edeyim mi diye de sorar :)
Opera ile ilgili ufak bir not. Çara yaranmak için, operanın
adı ‘ Çar için hayat’ olarak değiştirilmiştir. Bu şekilde de duyarsanız,
şaşırmayın.
Bir sonraki önemli operası ‘Ruslan ve Ludmila’ operasıdır. Fakat
bu operası, istediği başarıyı elde edememiş, o döneme göre fazla yenilikçi
bulunmuştur. Tabi bugün değeri fazlasıyla biliniyor..Ama o dönemde, verilen
tepkiler Glinka’yı negatif yönde etkilemiş ve tekrar uzun bir Avrupa seyahati yapmaya
itmiştir. Ömrünün son dönemlerini, Fransa, İspanya, Berlin, Varşova gibi farklı
farklı yerlerde geçirir, çalışmalarına devam eder. İki İspanyol uvertürü ve iki
Rus halk şarkısından yararlanarak bestelediği Kamarinskaya senfonisi gibi önemli
eserler yaratır.
Maalesef çok erken, 53 yaşında vefat eder. Önce Berlin’e gömülür
ama daha sonra mezarı St. Petersburg’a taşınır.
Yapmak istediği daha çok şey olduğu ortada. Ama bu kısa ömründe
bile, bırakması gereken en önemli izi bırakmış ve bu kadar önemli bir sıfat ile
Rus klasik müziğinde anılır hale gelmiştir. Adına ödüller verilmiştir.
‘Müzik benim ruhum’ dermiş ve gerçekten ruhunu da bize kadar
ulaştırabilmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder