Dün akşam Borusan Filarmoni Orkestrasının
hazırladığı Prokofyev Maratonu’nun ilk gecesine katıldım. Konser gerçekten
büyüleyiciydi.
Lütfi Kırdar salonu oldukça doluydu aslında ama açıkcası yaş
ortalaması bizim gibi hala klasik müziğin güzelliğine inanan genç kesim için
üzücü idi. Salon yaşlılar ile doluydu demek asla istemiyorum aman yanlış
anlaşılma olmasın J Bazı
kültür değerlerinin eski nesiller tarafından sevildiği, değer verildiğini
hepimiz biliyoruz. Ama keşke diyor insan : Hala aynı değeri görmeye devam etse!
Çünkü yıllar içerisinde o konser salonlarının doldurulmaması bizi çok üzer.
Emin olun.
Gelelim programa.
1.Piyano Konçertosu, Re bemol Majör, Op.10
– Prokofyev
Vals No: 2 – Şostakoviç
4.Piyano Konçertosu, Si bemol Majör, Op.53
– Prokofyev
1. Senfoni, Re Majör, Op.25 Klasik
2. Piyano Konçertosu, Sol Minör, Op.16
Şeklinde akan program bana, Prokofyev’in
eserlerini çok seven bir insan olarak aslında konçertolarını ne kadar gözardı
ettiğimi fark ettirdi. Her bir piyano konçertosu büyüleyiciydi. Ama 2. Piyano
Konçertosunu dinlerken nefes alamadım nerdeyse. Biraz piyano çalmış bir insan
dahi, bu eserin nasıl çalınabileceğini uzun uzun düşünür bence. Ne kadar zor,
piyanist için oldukça çetin oktavlı pasajların olduğu kesin!
Eserin iki ilginç yanı var. Birincisi,
Prokofyev konservatuvardan yeni mezun olduğu dönemde inanılmaz piyanoya ilgi
gösterir. Hem performans, hem de beste açısından piyanoya emek verir.
Konçertolarına başlamıştır anlayacağınız. 2. Piyano konçertosu üzerinde
çalıştığı yıl (1913) üzücü bir haber ile sarsılır. Konservatuvardan çok yakın
arkadaşı olan Maximilian Schmitgov intihar etmiştir. Bir süre çalışmasına devam
edemez ve hatta uzun süreli bir yolculuğa çıkar. Kendini toparlayıp eserine
devam ettiğinde ise konçertoyu arkadaşına ithaf eder.
Diğer bir ilginç noktası ise, eserin
aslında iki versiyonu vardır. 1913 senesinde tamamlayarak ilk sahne
performansını gerçekleştirdiği eserin notaları, 1918 Devrim döneminde yani
Prokofyev ülke dışında olduğu bir aralıkta apartmanında çıkan bir yangında
yanarak yok olur. Malum o dönemde notaların bir yedeği yok. Taa ki 1923
senesinde kendinde o gücü bulup, tekrar aklında kalanlar ile konçertoyu yazana
kadar esere veda etmiş olur. Eserin
ikinci versiyonu ise ilkinden oldukça farklıdır. O kadar ince detayları ile
tekrar ele almıştır ki eseri, ‘’ bu konçerto yeni hali ile aslında benim 4. Piyano
konçertom sayılabilir’’ diyecek kadar.....
Eserin her bölümü ayrı güzel ama ben ilk
bölümün 5. Dakikasında piyanonun tek başına kalarak çaldığı bölümden ve
9.dakikada orkestra ile tekrar buluştuğu andan çok etkilendim. Zaten sonrasında
eseri nasıl dinlemişim, o 30 dakika nasıl geçmiş hiç anlamadım.
Bi dinleyin bana hak vereceksiniz.. O zaman bugün sizin içinde günlerden Prokofyev ve Konçertoları olsun diyelim....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder