17 Eyl 2012

Emeğe Saygı

Uzun bir ara verdim..Nedenini ise size Peter&Kurt yazımda belirtmiştim; minicik bir prenses..
Ama yavaş yavaş birbirimize alıştık ve tekrar yoğun yazma vakti..

Elbet klasik müzik eserleri hakkında yazmaya devam edeceğim ama Moskova'ya dönüşümle yaşadığım tadsız bir olay ile ilgili bloguma yazmak istedim. Bugün birazcık iç dökme günü.

Bence bir işe gönül vermek, daha doğrusu verebilmek bir sanat. Tıpkı sayfamda sizlere eserlerini, hayatlarını anlattığım besteciler gibi. Çevremize baktığımız zaman kaç kişi yaptığı işi severek yapıyor? Kaç kişi severek yapmadığı işlerde yeteri kadar üretken ve başarılı olabiliyor? Peki kaç kişi sevdiği bir konuyu keşfedip, bir yolda ilerleme özelliğine sahip?

Ben klasik müziğe küçük yaşlarda başladım. Erken yaşta kaybettiğim babamın bana bir piyano bırakması ve çalmamı istemesi, klasik müziğe çok erken yaşlarda başlamama neden olmuştur. Uzun seneler çaldım piyanoyu..Sonra okullar, iş hayatı derken hayatımdan yavaş yavaş eksildi..Eksikliğini hissediyor muyum ? Elbette hissediyorum. Ama içimi kimselere dökemediğim günler daha da hissediyorum..Piyanonun tuşları benim içimdeki sıkıntıları alıp götürüyormuş meğer !

Şimdi aynı duyguları Klasik Müzik hakkında araştırma yaparken, okurken, yazarken hissediyorum..Bir iş olarak başlayan Rus Klasikleri şimdi benim keyfim. Zamanla taş üstüne taş koyuyorum.

Çevremde bulunan kişilerin bunu anlamamasını, bazen ciddiye almamasını ve emeğe saygı göstermemelerini ise üzülerek izliyorum....

Hani tiyatrocular, sinemacılar dökülür ya sokaklara...'Emeğe saygı' diye pankartlar açarlar..Şimdi kendilerini çok daha iyi anlıyorum :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder