Blogum henüz çok yeni. Bu nedenle, yeni yeni geri dönüşler almaya başlıyorum. Ancak, gelen ortak tepki açık. Klasik müziğin insanlara ne kadar uzak olduğu ve sıcak gelmediği…
Klasik müzik sevenin çok az olduğunu ve malesef mağazalarda, CD raflarında olduğundan daha sık ucuzluk sepetlerinin içinde olduğunu da hepimiz fark etmişizdir. Üzücü ama gerçek…
Evet, klasik müzik deyince bize çok uzak bir şeymiş gibi algılarız. Doğru ! Çünkü nota kütüphanelerinde, konservatuar öğrencilerinin notlarında veya eşi az bulunur müzik koleksiyonlarında yaşar ve günlük hayatımızın içinde değildir. Arabada, radyoyu açtığınızda dahi, klasik müzik kanalı bulmak için zaman harcamanız gerekir..
Hatta düşüncelerimizde kendimizi onlarca yıl geriye götürmeye, büyük bestecilerin eserlerine kulak vermeye ve o eserlerin her bir notasının tıpkı günümüzün müzik akımlarında olduğu gibi bir gençlik dönemi olduğunu anlamaya çalışanımız azdır.
Oysa, müzik, bir sanat dalı olarak her zaman insanlarla etkileşim içindedir ve hayatlarından sahneleri anlatmaktadır. Mirasımız olan klasik müzik eserleri ile de bir zamanlar insanlar aşık olmuşlar, kaybetmişler ve kazanmışlardır. Bir zamanlar müzik yine ‘buradaki ve şimdiki’ gibi kulaklarımızda çınlamıştır.
Sözlü yada sözsüz..Çoşkulu yada hüzünlü..Ne fark eder?
Anlatılan şeyler aslında bize pekte uzak değildir. Ya aşk vardır, ya tutku..Ya özlem vardır, ya kırgınlık..Ya terk edilmişlik, ya gözyaşı..
İşte bu nedenle, klasik müziği sevmemek için hiçbir nedenimiz yok. Yapmamız gereken tek şey, onu anlamak..Müziklerin hangi ruh hali ile ne anlattığını dillendirebilmek..Bunun için harcayacağınız emek, gerçekten değecek. Bana güvenin :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder